Türk Mitolojisi ve Kültürü Hakkında Kitaplar

Türk Mitolojisi Seti (I-II Cilt Takım)
Büyük devlet hayatı yaşamış Türkler ile dağlar, vadiler, hatta tundralar arasında sıkışıp kalmış Türkler arasında, bazı gelişme ve değişmeler olmuştur. Bunları, önemle göz önünde tutmak gerekmiştir. Ancak her konuda Anadolu, başlıca çıkış ve dönüş noktamız olmuştur. Proto-Türk düşüncenin derinliklerine inip, en eski izlerini arama, başlıca amacımız haline gelmiştir. Bunun için de, dış kültür tesirlerini ayıklamak gerekmiştir. Bunun yanında, Altaylar gibi soyutlanmış Türk bölgelerinde, sonradan girmiş hurafeler de ayıklanmıştır. Çünkü Türk düşüncesi, gerçekçi çizgiden, pek ayrılmamıştır.
Türklerin yazılı ve sözlü olarak köklü ve zengin bir mitolojisi vardır. Bu zenginliklerin tespiti, kayda alınması ve sonraki nesillere ulaştırılması son derece önemlidir. Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in ömrünü vererek iki cilt biçiminde hazırladığı “Türk Mitolojisi” başlıklı eserini gelecek nesillere ulaştırılması gerçekten güzel bir örnektir. Gerçek anlamda geçmişe ve geleceğe ışık tutmaktadır.

Türk Kültür Tarihine Giriş (I-IX Cilt Takım)
Yirmi cilt halinde planlayıp ancak dokuz cildini tamamlayabildiği Türk Kültür Tarihine Giriş adlı eserinde Türkler’de köy ve şehir hayatını, ziraat ve yemek kültürünü, tuğ, bayrak, ordu, mehter, aile ve halk mûsikisi aletleri gibi konuları bütün ayrıntılarıyla inceleyen Ögel, Türk kültür tarihiyle ilgili araştırmaların XIX. yüzyılın sonlarında sinologlar, diğer yabancı tarihçiler ve filologlar tarafından başlatılmasını bir talihsizlik olarak nitelemiş, yabancı araştırmacıların Türk kültürünün özelliklerinden habersiz oldukları için tesbit ve değerlendirmelerinde hata yapabildiklerini, bu sebeple Türk tarihi araştırmalarının Türk bilim adamlarınca yapılmasının gerekliliğini her fırsatta dile getirmiştir.

Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi (I-II Cilt Takım)
Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi’ni, “Hun imparatorluğu” değil de; “Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi” adı ile adlandırdık. Çünkü bu imparatorluk, 300 yıl, binlerce kilometrelik ve aklın alamayacağı genişlikteki toprakları, akıl ve mantık üzerine kurulmuş bir düzen ve tıpkı bir saat işleyişi gibi, idaresi altında tutmuştur. Bölünüp, dağıldıktan sonra da yaşamış, bu engin devlet tecrübesinden paylarını alan Mete’nin torunları, yer yer yeni devletler kurmaktan geri durmamışlardı. Yeni devletler kurarken de, bu büyük geçmişi unutmamışlar. Mete’nin hatırasına dayanmışlar ve atalarını, kendi tarihlerine de yazdırmışlardı. İmparatorluk nedir veya ne değildir? Bu kitabımızı yazarken ve ad koyarken, bunu çok düşündük. Büyük Hun Devleti, tıpkı bir insan vücudu gibiydi. Devletin binlerce kilometre uzaklıktaki bir köşesinde, başkentin haberi olmadan hiç bir şey olamazdı. Her şey, başkente haber verilir ve başkentin buyruğuna göre işler yoluna konurdu. Mete’nin kurduğu bu devlet, bundan dolayı “büyüklük” ve “İmparatorluk” adına lâyıktır. Büyük Hun İmparatorluğu, herkesin aklına estiği gibi idare ettiği, feodal bir devlet değildi. Uzun yaşamasının ve yüzyıllar boyunca hatırlardan silinmemesinin sebebi de budur.